Kudüs’e lâyık Selahaddin Eyyubi olabilmek için

 


22 Aralık 2017'de, şimdi kapanmış olan bir sitede yayınlamış olduğum bu yazı, güncelliğini hâlen korumaktadır. 

* * *

ABD Başkanı Donald Trump’ın, BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı bir şekilde, Kudüs’ü, işgal ve terör oluşumu İsrail’in başkenti olarak tanıması, pek tabii olarak başta İslam dünyası olmak üzere, dünya genelinde şok etkisi meydana getirdi. Bu karara en büyük tepki, işgal altında yaşayan Filistinli müslümanlardan ve Türkiye’den geldi. Hrıstiyan Avrupa bile, Arab dünyasından daha çok tepki gösterirken, aslında Arab dünyasında ve İslam dünyasının genelinde, beklenildiği kadar veya en azından Türkiye’deki kadar bir tepki oluşmadı. Bu da, sık sık ifade ettiğim gibi, Türkiye ve yakın çeperi hariç, İslam dünyasının hâlâ bir millet ve ümmet şuuruna varamamış olması, aşiret, kabile ve fırkalar arası bölünmelerle yaşamaya devam etmesi yüzündendir.

ABD’nin, Kudüs’ ü işgalci İsrail’in başkent olarak tanıma kararına karşı, Türkiye’deki İslamcılar ilginç ve bir o kadar da boş hayallerle süslü bir kampanya başlattılar.

Gelin önce Kudüs’ün İkinci defa nasıl fethedildiğini ve 1948 yılında, Yahudi terörünün nasıl ele geçirdiğini anlatalım.

Kudüs Haçlılar tarafından, 1. Haçlı seferi esnasında ve 3 yıllık bir kuşatmanın ardından 1099 yılında işgal edildi. Tam 86 yıl Haçlıların işgalinde kaldı. Kudüs’ün Müslümanlar tarafından tekrar fethinin mimarları ise, Halep Türkmen Emiri Nureddin Zengi ve onun yetiştirdiği büyük Kumandan Selahaddin Eyyubi'dir. Kudüs’ün yeniden fethi için, bu iki büyük komutan tam 40 yıllık bir strateji ve mücadele sonucu hedeflerine ulaşabilmişler ve 1187 yılında Kudüs ikinci defa fethedilmiştir.

Peki, işgal ve terör oluşumu İsrail kaç yılda kurulmuştur? 1898’de, İsviçre’nin Basel Şehrinde düzenlenen 1 Dünya Siyonist Kongresini baz alırsak tam 50 yıllık, yani yarım asırlık bir strateji uygulanarak kurulmuştur.

Peki, Filistin’deki Yahudiler bu işi nasıl başardı? Belki inanmayacaksınız ama, 1948 yılında, Kudüs Müslümanlar tarafından kuşatıldığında, Ürdün askerlerine kumanda eden İngiliz komutan, sadece 2 top ateşi atılmasına izin verseydi, İsrail belası başımıza musallat olmayacaktı! Sadece 2 top mermisi. Tarihin kırıldığı anlardan biridir o an.

İşgal ve terör oluşumu İsrail, Kudüs’ ne zaman başkent ilan etti? Bundan tam 38 yıl önce, 1980 yılında. Peki kimse tanıdı mı? Hayır. İsrail gibi, Yahudi Siyonist-Hrıstiyan Siyonist bir ABD’yi bile arkasına almış bir yapılanma sahip olduğu bu güce rağmen, Kudüs’ü başkent olarak kabul ettirebilmek için tam 40 yıl mücadele etti. 1995 yılında, bizdeki Liberallerin ve İslamcıların göz bebeği Bill Clinton, Kudüs’teki ABD Büyükelçiliğinin 1999’a kadar Kudüs’e taşınması kararını Kongre’den geçirtti. Peki oldu mu? Hayır! Bu sefer, 2000 yılında Bush söyledi, 2008’de yine liberallerin gözdesi Obama aynı şeyleri söyledi, ama yine yerine getiremedi. Tam 38. Yılında, iç siyasette sıkışan Trump, Siyonist ve Evanjelist güç odaklarına teslim oldu ve bu adımı attı.

İşgalci İsrail’in bu 38 yıllık bekleyişi, sanırım bize bir şey hatırlatmalı. O da şu: Boş hayallerle iş yürümüyor ve Allah, "kimsenin emeğini zayi etmem” ve “biz, kişinin kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” ayetlerindeki hakikate bakacak olursak; 50 yıldır bağırıp, çağırdığımız gibi, bu iş öyle slogan atmakla falan olmuyor. Bu iş, “bir devlet şuuruyla, ümmeti hedefleyen milli bir devlet olma şuuruyla, bağımsızlaşarak ve kendi gücünü kazanarak oluyor." Yani “Sünnetullahı yerine getirerek oluyor. Yani, yeni İslam medeniyetinin kurucu fikir babası Salih Mirzabeyoğlu’nun deyimiyle; “şartların objektif tahlilini yapıp, bu şartları yerine getirerek” oluyor ve biz bunu yapınca da “Allah’ın yardımı geliyor”. Esseyyid Abdulhâkim Arvasi (KS) Hz.lerinin deyimiyle “duayı icrada aramak” gerekiyor.

Savunma sanayi alanında Türkiyemize, son 20 yılda çağ atlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, işte bu siyasi, ekonomik ve askerî bilinçle hareket ederek, Kudüs’ün geleceğine hazırlık yapıyor. Öyle boş sloganlarla değil!



Erdoğan, küresel siyaset çapında ne mi yaptı? 21 Aralık 2017’de, 193 üyeli Birleşmiş Milletler genel Kurulu’nda, Katolik Kilisesinin bile desteğini alarak, BM’de aşağıdaki şu kararı çıkarttı. ABD tehdidine boyun eğmeyen 128 ülkeye, “ABD’nin, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanıması” çağrısını veto ettirdi. 

 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kissinger: Dijital Dünya düzenine geçişte, İlk önce Müslümanlar kül olacak!

“Orta Asya’nın Anahtarı Kırgızistan”

Sayın Mustafi Başbakan